%11’in Sırrı

24 Haziran seçimlerinin tek sürprizi var: MHP’nin %11 oy alması. Ancak sürece 2017 başından itibaren baktığınızda, geri kalan her şey sürpriz sayılsa da bir tek bu sonucun aslında sürpriz filan olmadığını, aksine beklenmesi gerektiğini görebilirsiniz. Şahsen ben göremedim. Fox TV ekranında, gözlerim sol alt tarafa kilitlenmiş, HDP’nin adım adım baraj üstüne çıkmasını izler, bir noktadan sonra da RTE’nin oylarının %50’nin altına düşme ihtimalinin pek kalmadığını tevekkülle kabullenirken, %11 küsura kilitlenmiş duran MHP oylarında bir hikmet aramak çok geç geldi aklıma. İyi bir illüzyonist gösterisinde olması gerektiği gibi, doğru anda yanlış yere baktık hepimiz; bu arada olan da oldu.

Halbuki, Devlet Bahçeli’nin 1 Kasım 2015 oylarını bir şekilde koruma garantisi almadan, RTE’yi önce Başkanlık Referandumuna, sonra da erken seçime zorlama ihtimalinin olmadığını, olamayacağını düşünmemiz gerekirdi, yapamadık.

Bahçeli’ye o garantiyi kimin, kimlerin, nerelerin verdiği konusunda spekülasyon yapmaya kalkışmayacağım. Bir açıdan bakarsak, zaten pek mümkün değil bunu bilmek. Mümkün olsa bile, bunun için, artık nesli tükenmekte olan ‘araştırmacı gazetecilerden’ bir taburun, bir dizi hayırlı rastlantının (aslında Ümit Kıvanç’ın harika tabiriyle ‘Araştırmacı Kamyonculuğun’) da yardımıyla, uzun uzun çalışması gerek.

Ancak, o ‘sürpriz’ %11, 24 Haziran gecesi hepimizi bir süre meşgul eden ‘Akşener, İnce ve Kılıçdaroğlu nereye kayboldular?’ spekülasyonlarının ve giderek komplo teorilerinin gerçek nedenidir. Bir komplo vardıysa bile, onu gerilerde, 2017 başlarında aramak gerek; yoksa ‘Rehine alındılar, tehdit edildiler, kaçırıldılar,’ spekülasyonlarının ömrü, haysiyetli bir komplo teorisi olmaya bile yetmeyecek kadar kısa olacaktı, nitekim öyle de oldu.

Kanaatimce, MHP’nin %11’i ve ona sıkı sıkıya bağımlı olan RTE’nin %52,5’i, İnce, Kılıçdaroğlu ve Akşener cephelerinde önceden hesaplanmamış, senaryosu yazılmamış bir durum yarattı. Ortadan kaybolmalarının, pot kırmalarının ve sonunda ‘Dağ fare doğurdu,’ kıvamında açıklamalarla işi geçiştirmelerinin gerçek nedeni bu olmalı.

İnce/CHP cephesine bakalım. Bu ikisinin A planı, RTE’nin %45-49, MHP’nin ise %5-8 bandında kalacağı ve Cumhur’un bir blok olarak mecliste azınlığa düşeceği üstüne kuruluydu muhtemelen. İkinci tura bu koşullarda gidilecekti. O zaman ya bu ‘yenilginin’ vereceği hayal kırıklığıyla RTE seçimi ucu ucuna kaybedecekti (küçük ihtimal), ya da ucu ucuna kazanacaktı (büyük ihtimal). Ancak o zaman da %45-49 bandında oy almış bir İnce, ‘Tamam koçum, görevini layıkıyla yerine getirdin, artık milletvekili de değilsin, git Yalova’ya emekli ol,’ diye geçiştirilemeyeceği için, toplumsal muhalefetin önderi olacak, kısa sürede CHP’nin başına geçecekti. B planı ise RTE’nin birinci turda seçilmesi, ama Cumhur’un azınlıkta kalması olurdu bu durumda (gene MHP’nin %11’i düşünülmeden). Muhtemelen buna uygun bir senaryosu da vardı İnce/CHP cenahının; muhtemelen gene İnce’yi ön plana çıkaracak, Meclis ve RTE arasında acil bir krizi zorlayacak bir senaryo.

Ancak hem RTE’nin birinci turda seçilmesi, hem de Cumhur’un mecliste çoğunluğu sağlaması ihtimali muhtemelen hesaplanmamıştı. 24 Haziran gecesi saat 22.00’den sonra başlayan iletişimsizlik, sakarlık ve kafa karışıklığı da bundan kaynaklanmış olmalı.

Akşener cephesinde de benzer bir durum var: İP’nin hesabı, parlamento seçimlerinde çok parçalı bir meclisin üçüncü partisi olmak, Başkanlık seçiminin ikinci turunda ise yüksek pazarlık gücü olan bir faktöre dönüşmek üzerine kurulu olmalı. Ancak bu ikisi de olmadığında Akşener’in önceden hazırlanmış bir cevabı kalmadı. Akşener İnce kadar heyecanlı bir politikacı olmadığı için, ‘Adam kazandı!’ benzeri bir pot kırmadı, ancak iki günlüğüne de ortadan kayboldu, ortaya çıktığında ise etkisiz, sade suya tirit bir açıklamayla yetindi.

24 Haziran gecesi dönen komplo teorilerine bir anlam vermek gerekirse, tepkisiz ve sessiz geçirilen yaklaşık iki saatin, her iki partinin (ve İnce ile Akşener’in), var olduğundan şüphe etmememiz gereken ‘derin devlet’ haber kanallarına danışıp, bu işin içinde bir iş olup olmadığından emin olmaya çalışmalarına gitmiş olması ihtimali çok yüksektir. Yani aslında hepsi o %11’e bir anlam vermeye çalışıyorlardı ‘içeriden’ bilgi arayarak.

Şimdi ise ‘Çanak çömlek patladı’ gibi görünüyor. Bu ihtimaller kümesini hesaplamamış olan İnce/Kılıçdaroğlu/CHP içinde ve arasında bir iktidar kavgası kaçınılmaz, ancak bunun açık açık mı, yoksa kapalı kapılar ardında mı olacağını birkaç gün içinde görürüz.

Meral Akşener ile taze ve örgütsüz partisi, bu durumda nasıl ayakta kalır, mecliste nasıl ittifaklar arar ve gelmekte olan ciddi (hata ölümcül) kriz döneminde ne tarafa meyleder, onu görmemiz için de aylara ihtiyaç var.

Bu arada HDP’nin oyu %12’ye yaklaştı (yani hem MHP’yi hem de İP’yi aştı), mecliste 67 milletvekili olacak (yani hem MHP’den hem de İP’den fazla). Ben birkaç gün buna sevinmek ve bununla ilgilenmek istiyorum izninizle.